Yolculuğum
Bedenimle çalışma hikayem aslında henüz 7 yaşındayken jimnastik yapmaya başlamam kadar uzanıyor. 1987’de girdiğim Darüşşafaka Lisesi’nde ve okulun profesyonel kulübünde lisanslı olarak aktif basketbol oynayarak sporla ilişkimi sürdürdüm. Bedenimde karşılaştığı ilk ciddi problem 14 yaşında skolyoz (omurga eğriliği) teşhisi konmasıydı. Ancak spor yaparken sürekli kaslarımı güçlendirdiğim için skolyozun etkisini pek hissetmedim.
Fakat basketbolu bırakıp çalışma hayatına girmemle beraber ciddi sırt ağrıları çekmeye başladım. Uzun zaman ayakta kalamıyor; her ayakta kaldığımda ise bir süre sırtımı dinlendirmek için yatmak zorunda kalıyordum. 29 yaşında artık ağrılarım dayanılmaz bir seviyeye gelmişti ve doktorum “eğer bu şekilde yaşamıma devam edersem 10 yıl içinde yere paralel bakmaya başlayacağımı ve çok sancı çekeceğimi” söyledi. Yüzmeyi ve bir korse kullanmamı önerdi.
Bu uyarının verdiği korkuyla hemen yüzmeye ve korse kullanmaya başladım, arada da fitness yaparak kaslarımı kuvvetlendirmeye çalışıyordum. Ama çoğumuzun yaşadığı gibi bu aktiviteleri devam ettiremedim. Her sporu altı aydan fazla devam ettiremiyordum.
2007’de Yoga’nın sırt ağrılarına iyi geldiğini öğrenince denemeye karar verdim. Altı yıl boyunca düzenli olarak Cihangir Yoga’da derslere katıldım. Yoga hem bedenime hem de zihnime iyi gelmişti. Oğlumun doğumunun arkasından 2012’te artık Yoga’da derinleşmek istediğimden “eğitim” almaya karar verdim ve eğitimcilik serüvenim böyle başladı.
Yoga’daki dönüm noktam ise “İleri Seviye” eğitimi inzivasında anatomi eğitmenimiz Naz Şarman’ın ABD’de eğitimini aldığı ve deneyimlediği somatik hareketleri yaptırmasına dayanıyor. Eğitimden geldiğimde iskeletimi hissediyor ve her an “sanki kaslar, bağlar, dokular yok oluyor sadece kemiklerimi duyumsuyordum”. O an benim için dönüm noktasıdır. Hemen sonrasında Naz Şarman’dan iki yıl mentörlük aldım. Mentörlük konularım, yoga hocalığım sırasında “insanların neden temel pozları yapmakta zorlandığı ve bunları en basit nasıl anlatabileceğim” ile ilgili sorular ve anatomi hakkında bilgilerdi. Yoga pratiğimi de “her bir pozda kemiklerim nasıl hareket ediyor ya da iskeletim nasıl o poza giriyor” sorgusu eşliğinde yapıyordum.
Asıl ilerlemek istediğim alanı keşfetmiştim. O dönem Türkiye’de Movement Intellegence Okulu’nun Bones for Life Programı’nın açılacağını öğrendim. Programın Türkiye direktörü Nadire Betül İpekçioğlu, Feldenkrais alanında 30 yıllık tecrübeye sahip bir isim. Bu sayede İpekçioğlu’nun rehberliğinde dört yıl süren Bones for Life eğitimi sırasında hareket paternlerimizin yoga pozlarının verimli yapılamamasının arkasındaki temel nedenlerden biri olduğunu keşfettim. Bones for Life çalışmaları sırasında “ilham aldığım” hareketlerin Yoga pozlarında derinleşme sağladığını, pozlar öncesi yaptığım Bones for Life hareketleri ile daha rahat poza girebildiğimi gördüm.
Çalışmalarım yıllar içinde dönüştü ve şu anda sadece somatik hareketleri yoga felsefesi ile birleştirdiğim, meditasyon birikimimin her an derslere yansıdığı, gerekli olduğuna inandığım yoga pozlarını derslerime eklediğim bütüncül bir çalışmaya dönüştü. Bugün Somatik Yoga, Bones for Life dersleri ile atölyeleri düzenliyorum.
Skolyozuma gelince... Saatlerce, günlerce yaptığım çalışmalarla skolyoz geriledi ve iyileşmeye başladı, daha da önemlisi iskeletim her adımda daha rahat hareket eden bir yapılanmaya gitti. Yıllar önce “kambur kalacaksın” diyen doktorumun bana çizdiği hayat yerine şu anda “Dik Durmak” üzerine atölyeler düzenliyorum.
Hayattaki amacım; beni her adımda değiştiren çalışmalarımın deneyimlerimi aktarmak, “kendilik” algımızın değişebileceğini ve seçeneklerimizin sınırlı olmadığını, potansiyelimizi ortaya çıkaran bilgeliği bedenimiz yoluyla ortaya çıkarabilmek...